4.3 C
Almanya
Cumartesi, Nisan 20, 2024

Pazartesi Yazıları: Eylül Etkisi… – Kenan Çığır

Bir Eylül günü… günlerden pazar, yine çözemediğim bir iç sıkıntısıyla kıvranıyorum. Canım hiç birşey yapmak istemiyor. Benim aksime gelen mesaj nedeniyle, üstelik anlamsız bir neşeyle kıpır kıpır yerinde duramayan telefona değiyor gözüm.

Her pazar akşamı, gazeteye göndermeden önce ona gönderiyorum yazılarımı. Sosyal medya kullanmadığı için önce o okusun istiyorum. Merak etmiş… mesajında:

“Yarınki yazın hala gelmedi!” Diyor…

Telefonuma sinirle “Bu mesaja mı bu kadar keyiflendin?” der gibi bakıyorum. Bu aralar herkes tembelliğimi yüzüme vuruyor, yazılarımı yazdığım modern daktilom bile…

“Hiçbir olumsuzluk yok hayatımda ama aynı zamanda kolumu kaldıracak halim de yok. Henüz yazmadım!” Diyorum.

“Bana da olur hep… durduk yerde ve ortada hiçbir sorun yokken, kendimi iyi hissetmediğim anlar yaşarım. Seni anlıyorum. Gülme lütfen ama ben bu durumun adına ‘Eylül Etkisi’ diyorum.”

“Haklısın. Öyle ya da böyle bir etkisi olduğu kesin…
Kimi, her bahar aşık olur, kimi sadece Eylül’de… Kimi, sadece Eylül’de hüzünlüdür, kimi melankolik… Şairlerin üretirken ay seçip seçmediğini bilemem ama Eylül’de ne de
güzel şiirler yazmışlardır…

Kimsenin bilmesini istemese de ‘Eylül Piraye’dir!’ der mesela Nazım Usta…

Cemal Süreyya, Eylül’de dalından kopan yaprağın sararan yanına yazmıştır… sevgilisinin adını.

İçindeki hüznü; Eylül’de kopan yapraklarla, gökyüzündeki kara bulutlarla, katar katar uçan kuşlarla şiirleştirmiştir sevgili Ümit Yaşar Oğuzcan…

Ne aymış be dostum. Üretkenliğe ve üretenlere selam olsun da Eylül’ün bendeki negatif etkisini nasıl azaltacağız? Sen, bana onu söyle.”

“Yapman gerekeni elbette söyleyemem ama için sıkıldığında bir şarkı mırıldan mesela. Rast makamı olsun. Rast, insana huzur ve neşe verir.”

İyi ki mesajlaşıyorduk. Aklıma gelen şarkıyla sırıttığımı görmemişti. Çok naif ve çok duygusal bir kadındı, şapşal sırıtışımı görüp bozulsun hatta üzülsün istemezdim.

“Erdi bahar sardı yine neşe cihanı a canım Eğlenelim raks edelim lâle zamanı.”

Rast şarkıydı işte ve tam da rakslıktı hal-i pürmelalimiz. Kimilerine göre günümüzde de “Lale Devri” yaşadığımız muhakkaktı. Halklarla birlikte özgürlükler, inançla birlikte azınlıklar, adaletle birlikte kadın ve çocuklar, ne yazık ki gençler… son yıllarda yaşanan Lale Devri’nden, zamanında Lağımcı Ocağı’nda yapılan ıslahat kadar nasiplerini alamamıştı.

Her yaşta insan; geçim kaygısından, yarın endişesinden, erk sahiplerinin gözlerini kapalı yakaladıkları ve başka başka senaryolarla iğfal ettikleri adaletin düştüğü durumun üzüntüsünden, zaten hiç durmadan raks ediyordu. Kafasında huni, aklında binbir çılgınlıkla, klavyelerini kırarcasına sadece bilgisayar başında tepiniyordu.

İçimden geçenleri nereden bilsin, o naif insan yolumu bulmam için içtenlikle mesajlarına devam ediyordu.

“Bir kitap al eline, çok sevdiğin bir yazarınki olsun. Okuma… sayfalarında gezdir gözlerini, parmakların harflerin üzerinde volta atsın. Derin derin nefes al, kitabın kokusu içine dolsun. Huzurlu hissedeceksin.”

Haklıydı. 300 sayfalik kitaplar insana bir cümle de katsa, iyi hissettirirdi.

“İyi de cancağızım… bu önerilerin harika da ben yazmak istiyorum. Şarkı söyleyerek, kitap okuyarak bir mola ver, zamana bırak diyorsan anlarım. Vaktim yok ki be canım. Genel Yayın Yönetmeni iyi adamdır ama yazı bekler. Kapris yapar, gönül koyar.

Güncel bir konu diye, isterim ki kadınlarımızı yazayım. Vurdukları her smaçta, aldıkları her sayıdaki haykırışlarını… o muhteşem gülüşlerini, gözyaşlarını, kültür ve aydınlık kokan konuşmalarını yazayım. Gerçek, elle tutulur, rol model kadınlarımızı yazayım. Yazamıyorum ki televizyon karşısında sadece sevgiyle ve gururla alkışlıyorum. ‘Umarım, yarının kadınlarına, gencecik çocuklara ilham kaynağı olurlar!” diye mırıldanıyorum. İnan ki mutluluğun resmini çizmekten daha zor bu şahane kadınları anlatmak, yazamıyorum.”

“Çok komik adamsın vesselam!”

“Neden öyle diyorsun cancağızım. İnsan dostunun yazamamasını komik bulur mu? Tıkandım işte ne yapayım…”

“Eylül Etkisi nedeniyle farkedemiyorsun. Bu mesajları metin haline getirirsen bir yazının daha sonuna gelmiş olursun. Yarınki yazın bence bitti cancağızım.”

Hakikaten bitmişti. Eylül Etkisi ‘yle de olsa dostluğun tadıyla bir sohbet çıkmıştı ortaya. Bu yazıyı her okuyanla sadece benim aramda…

Günaydın. Sağlıklı, neşeli ve huzurlu bir hafta diliyorum.

Kenan Çığır
06.09.2021
Antalya

Son Haberler

İlgili Haberler