8.9 C
Almanya
Perşembe, Mart 28, 2024

Narsist mi oluyoruz?

hasibeotter1
Hasibe Otter

Narsist mi oluyoruz?

Hasibe Otter

Ben kimim  sorusunu biraz açmak istiyorum. Ben kimim dediğimde nelerden bahsettiğimi ve nelerden bahsetmediğimi netleştirmek istiyorum. Konu derin olduğu için bir makale ile bütün endişeleri ve tereddütleri ortadan kaldırmak  mümkün olmayabilir. Ama geçen yazımda da bahsettiğim gibi bu önemli yolculuğa çıkmadan önce gerekli hazırlığın bir kısmını yapmış olacağız. Bu hazırlık sayesinde rotamızdan daha emin olacağımızı umuyorum.
Ben kimim sorusunu görür görmez aklınıza „Zaten insanlar artık sadece kendilerini düşünmüyorlar mı?“ sorusu gelebilir.  Belki de „Sosyal medya sayesinde de kendimize hayranlık zaten artmış değil mi? Habire onay almak için çabalamıyor muyuz?“ Ya da „Bu kadar bireysel bir dünyada egoları iyice büyütmenin bir anlamı var mı?“  diyebilirsiniz. Bunların hepsi de haklı  endişeler eğer böyle bir çalışma ile dünyanın bundan sonra kendi etrafımızda döneceği anlaşılıyorsa. Ya da amaçlarımıza ne pahasına olursa olsun ulaşmamız gerektiği yorumlanıyorsa.

Kim olduğumuzu anlamak demek, sistemimizin nasıl işlev gösterdiğinin farkına varmamız demektir, buna duygularımız, düşüncelerimiz, sezilerimiz, fizyolojimiz, yeteneklerimiz, değerlerimiz de girer. Kendimizi bilmemiz  imkanlarımızı ve sınırlarımızı net bir şekilde görebilmemizi sağlar.  Bu sayede amaçlarımızı belirlerken de daha gerçekçi oluruz. Yaşadığımız an ile inatlaşmadan,  cebelleşmeden hayatımızın doğal akışına izin veririz.  Belki de ulaşmamız gereken en önemli ruhsal durum da budur, akış halinde olmamız.  Çünkü bu durumda konsantrasyon yüksektir ve zaman kavramı ortadan kalkar. Beynimiz uzun süre konsantre olduğunda mutlu oluruz. Yani dürtülerimizin peşinde koşarak değil de, uzun süre sevdiğimiz, becerebildiğimiz bir işe konsantre olarak mutlu oluruz. Bu duruma erişebilmemiz için de ilk önce kendimizi adamakıllı tanımalı ve anlamalıyız.

Kendimize büyük bir ilgi ve merakla döndüğümüzde,  kendimizden kaçmak yerine kendimize kucak açmış olacağız. Şimdiye kadar ihmal ettiğimiz kendimize de sevgi ve saygı dolu davranmasını öğrenmiş olacağız. Beğendiğimiz ve daha az haz ettiğimiz yanlarımızla tanışmış olacağız. Hoşumuza giden, güçlü olan yanlarımızın varlığının farkına varmamız bize cesaret ve güç verecektir. Bu güç sayesinde daha az hoşumuza giden yanlarımızı düzeltmek için de severek kollarımızı sıvayacağızdır. Çünkü gelişim doğal ve eğlencelidir. Biz doğduğumuz andan itibaren oluşmaktayız, bunu ne yazık ki özellikle kültürümüzde çok erken terk ediyoruz.

Nefes aldığımız sürece öğrenmemiz, gelişmemiz, hareket etmemiz gerekiyor. Mutsuz anlarımız bedenimizin ve ruhumuzun ihtiyaçlarını gözardı ettiğimize işarettir. Kendimizi yakından tanıdıkça bedenimizin ve ruhumuzun bize gönderdiği mesajları da daha iyi anlayacağız. Hem bedenimiz hem de zihnimiz bizimle devamlı iletişimde, fakat biz çoğu zaman bunun farkında değiliz. Farkındalığınız arttıkça doktora, terapiste gitme ihtiyacınız da azalacaktır.

Yani amacımız kendimizi dünyanın merkezine koyup, başkalarının bizi alkışlaması beklemek değil. Amacımız kendimizi bilerek, fiziksel ve ruhsal dengeyi oluşturmak. Sağladığımız bu dengeyi ilişkilerimize ve içinde bulunduğumuz ortama taşımak.
Bu bahsettiklerim narsist veya aşırı egoist kişilikten apayrıdır. Sağlıksız narsist sadece kendine aşıktır ve özgüvenini oluşturmak için dışarının ona hayran olmasını ister. Kendini iyi hissedebilmesi için devamlı onaya ihtiyacı vardır .

Kendi üzerinde derin çalışma yapmış  kişi hem kendini hem de diğerlerini sevmesini bilir. Hem kendini dinler hem de diğerlerini dinler ve onlara yardım eder. Her ortamda yarattığı etkinin farkındadır. Özeleştiriye açıktır. Aşırı narsist veya egoist eleştiri ve kritik kabul etmez. Çünkü kendini sadece mükemmel görmek ister. Burada yapılan çalışma ile mükemmel olmadığımızı ve hiç bir zaman da olamayacağımızı kabul ediyoruz. Ama hergün bir şeyleri daha iyi yapmaya çalışacağız.

Sağlıklı derecede onaya herkesin ihtiyacı vardır. Bu geri dönüm davranışlarımızın, çalışmalarımızın iyi olup olmadığının da belirtisidir. Önemli olan burada sağlıklı dengeyi kurmaktır. Özgüven sadece dışarıdan gelen onay sayesinde beslenirse çok riskli, yani sağlam olmayan temel üzerine kurulmuştur. Dışarının onayını alamadığında çöker, depreme dayanıklı olmayan ev gibidir.
Onun için önemli olan içimizdeki kuvveti keşfetmek. Bu kuvvet bizi biz yapan, özdeğerlerimizden oluşmuş iskelemizdir. Kişisel gelişim sayesinde fırtınaya kapıldığımızda bu iskeleye nasıl varacağımızı bileceğiz.

Zihininiz sakin, gönlünüz sevgi dolu olsun.

Sorularınızı hem  yorumlar bölümünde hem de egazete facebook sayfasında seve seve cevaplarım.

Son Haberler

İlgili Haberler