5.7 C
Almanya
Cuma, Nisan 19, 2024

Merhaba

Merhaba

Size bu satırları Güneşin tüm cömertliği ile toprakları sardığı Ağustos ayının Türkiye’sinden yazıyorum.

İlk merhaba demem sizlere. Bunun için mümkün olduğunca yaşama heyecanı dolu satırlar hediye etmek isterdim size. Hasret olduğunuz memleketten, dağlarınızdan, denizinizden, kendinizi mahrum etmeyin diye gün sepetinize taze taze yüzünüzde gülücükler açtıracak kelimeler toplamak isterdim.

İsterdim diyorum zira güneşin –kimilerince- balçığı geçtik ziftle kaplar olunduğu günlerdeyiz. Ağlayan çocuklar, yanan ciğerleri ile haykıran anaların, babaların, kardeşlerin “Şehit” naaşları üzerinden ellerini çektirmek istedikleri birileri var. Ve tüm bu tabloya baktığımızda size sunacağım satırların -en azından şu an için- pek de uygun olmayan, yürek burkan bir yanı olacak gibi.

Tüm canlılar doğacakları toprakları, doğumla birlikte ayrıştırılacaklarını bilmeden dünyaya gelirler. Gelişleri heyecan ve sevgi sarmalı doluyken (genelde) sonrasında sıfır bilgi ve duyguları doğdukları coğrafyaya göre şekillenmeye başlar. Genlerle ilgisi olmayan (benim düşüncem) bir miras gibi nesilden nesile aktarılan öfkeler ve ötekileştirmelerde maalesef bu şekillendirmenin içinde yerlerini layıkıyla (!) alırlar.

Peki buradan yola çıkarsak; Sadece insan olmaktan sadece dünya yüzeyinde emaneten sunulmuş yaşam hakkından sadece bir defa var olduğumuzu unutmazsak böylesine olumsuzlukların şimdiye kadar yok edilmiş olması gerekmiyor mu?

Arzu Dinçer

Hep deriz gözyaşının ve kanın kimliği, vatanı, milleti olmaz diye. Bir de gülümsemenin. Türkçe gülmek, Almanca gülmek hiç duydunuz mu siz?

Barış ve kardeşlik türküleri yakılırken sevgi ile yürekten söylenirken yüzyıllardır, kelimelerin yerini ezgiler alırken teori ile pratiğin örtüşmediğini kanıtlamak niye?

Bir yerlerden hep başlanır kavgalar bitsin diye. Belki de sevmekle başlamak gerek en başta. Tahammül etmekle, varlığı kabul etmekle, can yakmadan cana can katmakla.

Anadolu derken “Ana” diyorsak şayet topraklarımıza “Ana” sevgisi ile yoğurmak onun duyarlılığı ile yaşamak, kollamak, özenmek, kayırmak, umut etmek, çabalamak, yılmamak, her koşulda ve her şeye rağmen sevmekle.

İnsanlık dersi konulsun müfredatlara. Okullarda, halk eğitimlerde, asker ocaklarında, işyerlerinde okutulsun bu dersler ve bu dersin kitabını yazanlar nesilden nesile aktarılan kültürlerin evrene gönderilen en güzel mesajlarını yazsınlar. İçinde gözyaşı ve kan olmayan.

Gökkuşağına bakın, görünen yedi renk oysaki ara renklerin cümbüşü nasılda büyütüyor onu. Tatlı tatlı birbirlerinin içine geçmiş, bir bütün görsel şov. Hiçbir renk hiçbirinden baskın ya da benmerkezci değil. Ve doğarken de kaybolurken de beraber olabilen.

Gökkuşağı gülüşlü insan yanımız olsun, önce içimizde kendimize karşı, ışığı etrafa yayabilen. Nasılsa her insanın ışığı diğerine değecek ve güneş olabileceğiz birlikte.

Sevgilerimle,

Arzu Dinçer

[email protected]

DipNot: Lütfen bana yazın, beraber bu köşede hayata dair yazışarak konuşalım.

Son Haberler

İlgili Haberler