7.9 C
Almanya
Perşembe, Mart 28, 2024

Koronavirüs günlerinde kitaplardan konuşmak

DOĞUŞ SARPKAYA

Dünya nüfusunun neredeyse dört milyarının eve hapsolduğu bir dönemden geçiyoruz. Herkes evde kalmamızı öğütlüyor. Kalıyoruz da… Televizyonda bir uzmanı dinlemediğimiz, internetten vaka sayılarını takip etmediğimiz, ölen sayısındaki yükselişle kalbimizin sıkışmadığı anlarda, evde ‘kaliteli’ zaman geçirmenin yollarını aramaya başladık. Kaliteli zaman deyince aklımıza, her ne kadar birinci tercih olmasa da, kitapların gelmesi kaçınılmazdı. Sosyal medya üzerinde girilen iddialar, hızlı hareket edenlerin oluşturduğu listeler ortalığı sardı. Bu zor günlerde ilk tavsiyeler günü anlamaya yönelik öneriler oldu. Haliyle bilimsel kitaplar ve onlardan beslenen distopyaların adları sıklıkla anıldı. Fakat zaman geçtikçe insanlar nitelikli kaçış kitaplarına yöneldiler. Şu an liste yapma çılgınlığının görece azaldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu azalışın verdiği cesaretle, biraz da alacağımız cevapların daha sakince verileceğini umarak bir soruşturma yapalım istedik. Yazarlara, akademisyenlere, çevirmenlere, oyun yazarlarına koronavirüs tüm gündemi işgal ederken okunmasını önerecekleri beş kitabı sorduk. Soruşturmaya katılanlardan bazıları küçük mızıkçılıklar yaparak beş kitap sınırını aştılar. Kimisi ise tek bir yazar ile sınırladı kendisini. Sonuç olarak ortaya güzel bir liste çıktı.

Bu soruşturma aynı zamanda okuma alışkanlığının nasıl bir çeşitlilik içerdiğini ve okurluğun tüm dünyadaki tektipleşmeye karşı nasıl bir direniş sergilediğini gösterdi bize. Çağrımıza yanıt verenlerin listelerinde kesişen tek bir kitap bile olmamasını beklemediğimi itiraf etmeliyim. Çağrımızı yanıtsız bırakmayan Melike Uzun, Onur Çalı, Meltem Gürle, Ercan y Yılmaz, Sibel Öz, Nuray Önoğlu, Şamil Yılmaz, Özge Doğar, B. Nihan Eren ve Bedia Ceylan Güzelce’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

ŞÂMİL YILMAZ

►HİKÂYE ANLATAN HAYVAN, JonathanGottschall, Çeviren: Defne Yazıcıoğlu,Sola Unitas Yayınevi, 2019.

Hikâye Anlatan Hayvan, hikâye ya da masal anlatıcılığı üzerine bir metin değil. Romanın, yazarın, sanatın ölümünün çoktan ilan edildiği bir çağda, bu ölüm biçimleriyle hiç ilgilenmeyen bir çalışma var önümüzde. Kurgunun roman, hikâye, film, tiyatro gibi spesifik biçimlerini değil, kurguya ihtiyaç duyan insanın hikayesini anlamaya çalışıyor. Gottschall, evrim teorisinden nörobilime, edebiyattan bilgisayar oyunlarına kadar uzanan geniş bir alanı taramış. Şu kadar yalın ve ikna edici bir tezi var: Belirli hikâye anlatma biçimleri ölebilir, ama hikâyeler anlatmaya dönük o kadim arzumuz, yaşayıp dönüşerek yeni biçimler almaya devam edecek.

►QUEER ŞİİR ANTOLOJİSİ, Hazırlayan: Kerim Atay, Çeviren: Kolektif, Sub Yayın, 2020.

Çeviri şiir, zor bir alan. İş bir de kendi orijinal dilinde bile kırılmalar yaratan şiirler olduğunda, iş iyice çetrefilleşiyor. 6.45’e bağlı SUB’ın geçen aylarda yayınladığı Queer Şiir Antolojisi, böyle şiirlerden oluşan başarılı bir derleme. Her şiir, arzunun, isyanın, öfkenin farklı biçimlerine özel dil arıyor, göz ardı etmeyin.

YAZI VE FARK, Jacques Derrida, Çeviren: P. BurcuYalım, MetisYayınları, 2020.

Derrida’nın kurucu metinlerinden biri olan Yazı ve Fark, ilk yayınlanışının üzerinden elli üç yıl geçmişken nihayet Türkçe’ye çevrildi. Kitabın başında bir alıntı göreceksiniz: “tümü de metnin boşlukları dışında yeni bir şey olmaksızın”. Bu küçük cümle, “ilerici Batı felsefesi”nin metafizik boşluklarına, onun kendi içsel açmazlarına yerleşmiş bir okuma biçiminin -Gramatoloji’yle birlikte- açılışını yapıyor. Modernizmi anlamak için geçilmesi gereken temel uğraklardan biri. Ben özellikle ‘Sufle Söz’ ile ‘Vahşet Tiyatrosu ve Temsilin Kapanımı’ gibi parçaların çevirisini dört gözle bekliyordum. Metis’ten çıkan kitabın çevirisi P. Burcu Yalım’a ait. Kitap, bu yılın çeviri ve yayıncılık başarılarından da biri aynı zamanda, göz ardı etmeyin. Şimdi sıra ‘Ses ve Fenomen’de galiba…

SPİNOZA’NIN SEVİNCİ NEREDEN GELİYOR?,Çetin Balanuye, Ayrıntı Yayınları, 2017.

Son birkaç yılın en çok okunan telif felsefe metinlerinden biri Spinoza’nın Sevinci Nereden Geliyor. Bir kişisel gelişim kitabı tadında başlayan metin, okuru ustaca manipüle ederek ‘yüksek’ felsefi tartışmaların içine çekiyor. Rahat okunan ama tartıştığı meselelerin hakkını veren bir kitap. Balanuye biraz yerli Alain De Button olarak görülüyor galiba. Bence çok daha fazlası. Hala okumadıysanız sırf taşıdığı yaşam sevinci ve bilgeliği için bile bir şans verebilirsiniz, iyi gelecek.

PİYANGO VE DİĞER ÖYKÜLER, Shirley Jackson, Çeviren: Berrak Göçer, Siren Yayınları, 2020.

Shirley Jackson, Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden. Benim de galiba en sevdiklerimden biri. Daha önce Türkçe’ye Tepedeki Ev ve Biz Hep Şatoda Yaşadık adlı romanları çevrilmişti. Şimdi ise yayınlandığı dönemde infial yaratan, kimi yerlerde yasaklanan ünlü ‘Piyango’yla birlikte diğer öykülerini de Türkçe’de okuyabileceğiz. Daha önce yazardan başka bir kitap okumadıysanız hazine değerinde bir derleme sizi bekliyor.

MELİKE UZUN

Eve kapanma günlerinden hemen önce Eganba’dan hem kendim hem de on dört yaşındaki oğlum için yüksekçe bir kule oluşturacak kitap siparişi vermiştim, dolayısıyla kule hem klasikleri hem de Türkçede yeni yayımlanan kitapları içeriyor. Bu kuleden ve eskilerden şunları önerebilirim: William Golding’in ‘Sineklerin Tanrısı’ izolasyon günlerinde insan sosyalliğinin hükmetmeye ve şiddete kolayca evrilebildiğini düşünmek için iyi bir fırsat sunabilir. Susan Sontag’ın ‘Metafor Olarak Hastalık’ isimli kitabını okuyarak hastalığın basitçe fiziksel bir aksaklıktan çok daha fazlası olduğunu anlayabiliriz. Türkçede ilk kez yayımlanan Julian Barnes kitabı ‘Biricik Hikâye’yi öneriyorum. Genç bir erkeğin kendisinden yirmi yaş büyük ve evli bir kadınla ilişkisi anlatılıyor, şu anki gerçekliğimizden kat kat uzakta da olsa, dışarıyı, karşı koymayı, birey olma mücadelesini ve 1950’li yılları okumak beni rahatlattı diyebilirim. Son olarak da Marguerite Yourcenar’ın iki kitabını önerebilirim, Alexis; Bir Ölüm Bağışlamak, hayat ve ölüm üzerine okunabilecek iyi metinler.

SİNEKLERİN TANRISI, William Golding, Çeviren: Mina Urgan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006.

METAFOR OLARAK HASTALIK-AIDS VE METAFORLARI, Susan Sontag Çeviren: Osman Akınhay, Can Yayınları, 2015.

BİRİCİK HİKÂYE, JulianBarnes, Çeviren: Serdar RifatKırkoğlu,Ayrıntı Yayınları, 2020.

ALEXİS YA DA BEYHUDE MÜCADELENİN KİTABI, MargueriteYourcenar, Çeviren: SosiDolanoğlu, Metis Yayıncılık, 2016.

BİR ÖLÜM BAĞIŞLAMAK, Marguerite Yourcenar, Çeviren: Hür Yumer, Helikopter Yayınları, 2018.

BEDİA CEYLAN GÜZELCE

Karantina günlerinde okunmasını önerebileceğim kitaplar:

ATLAS, İlhan Berk,Adam Yayıncılık, 1987.

İlhan Berk’in çok sevdiğim kitabı Atlas’ta bir dünya yolculuğuna çıkarıyor. Şiirin gücü ile sizi alıp dünya haritası üzerinde gezdiriyor. Necatigil’in deyimiyle İlhan Berk, şiirimizin “Evliya Çelebi’si.” Bu kitapta bazen bir denizci oluyor, bazen de bir tarihçi.

HAYAT BİR RÜYADIR, Calderon De La Barca, Çeviren: Başar Sabuncu, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011.

Calderon, 1620’lerde İtalya’da başlayan ve İspanya’ya da sıçrayan bir pandemiyi görmüştü. Bu farelerden insanlara geçen ve bir milyondan fazla insanı öldüren bir pandemiydi. ‘Hayat Bir Rüyadır’ adlı eseri yaşamın gizemine dair müthiş bir felsefeye oturuyor. Güç, aşk, irade gibi kavramları da çok net bir karakter çizgisinden anlatıyor.

GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE EVLİYÂ ÇELEBİ SEYAHATNÂMESİ (Delta -2 Cilt), Evliya Çelebi, YKY, 2013.

Hem mizahi dili, hem bir dönemi yer yer abartarak yer yer en ince ayrıntısıyla anlatması, hem de evlerimize kapandığımız şu günlerde seyahat ettirebilme becerisi itibariyle Seyahatname iyi bir yoldaş olabilir diye düşünüyorum.

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ – TEK CİLT ÖZEL BASIM, J.R.R. Tolkien, Çeviren: Bülent Somay, Çiğdem Erkal İpek, Metis Yayıncılık, 2016.

Sanırım hepimizin bazı maceralara atılmaya ihtiyacı var. Bunun için bize bambaşka bir dünyaya davet eden kitaplar yardımcı olabilir. Polisiye, gizem, bilimkurgunun yanı sıra fantastik edebiyat da bu dönemde iyi gelecektir. Başlangıç için Yüzüklerin Efendisi’nden daha iyi bir seçenek düşünemiyorum.

MELTEM GÜRLE

Bu zor günlerde, evden çalışmanın bile büyük bir lüks olduğunu biliyoruz. Fakat eğer bu şanslı gruba dahilseniz, kafa dağıtacak bir şeyler okumak isteyebileceğinizi varsayarak, sürükleyici bir-iki kitap önermek istiyorum.

BİLİM KURGU: SERÇE, Mary Doria Russell, Çeviren: Emil Keyder Metis Yayıncılık, 2015.

Mary Doria Russell’in bu romanı yayımlanalı çok oldu, ama benim gözümde hâlâ türünün en iyilerinden biri. Hem çok akıcı ve heyecanlı bir macera hem de derin bir meseleyi ele alıyor ve bunu çok zekice bir şekilde anlatıyor. “Serçe,” 21. yüzyılda bir grup Cizvit rahibinin misyoner olarak Rakhat adlı gezegene gidişini hikâye eder. Cizvitler, yalnızca din adamı olarak değil, kimi bilimsel çalışmaları yürütmek için de bu misyona katılmışlardır. Beyaz adam başka dünyalardaki başka kültürlerin insanlarıyla karşılaşacak, onları önce tasnif edecek, sonra da ehlileştirecektir. Aslında çok tanıdık bir hikayedir bu, ama olaylar beklendiği gibi gelişmez.

MACERA: MAVİ ÖĞLE SONRASI, William Boyd, Çeviren: İrem Kutluk, Dost Kitabevi Yayınları, 2002.

William Boyd macera romanları yazmak için gerekli kumaşa sahiptir: Kurguyu sağlam hazırlar; bir de çok iyi hikaye anlatır. Mavi Öğle Sonrası da herhalde en iyi romanlarından biridir. Los Angeles’ta yaşayan genç ve başarılı mimar Kay Fischer bir gün bir adamla tanışır. Salvador Carriscant adındaki bu adam, genç kadının babası olduğunu iddia etmektedir. Kay önünde iki seçenek vardır: Ya bu iddiaya gülüp geçecek ya da adamın peşine takılıp geçmişinin izini sürecektir. Bilin bakalım hangisini seçer? Bu romanı bitirdikten sonra belki ayrıntıların hepsini hatırlamayacaksınız ama hikâyeyi okurken aldığınız haz aklınızda kalacak.

POLİSİYE: ORMANIN DERİNLİKLERİNDE BİR ŞEY VAR, Tana French, Çeviren: Zeynep Heyzen Ateş, Artemis Yayınları, 2008.

BENZERLİK, Tana French, Çeviren: Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur, Artemis Yayınları, 2010.

İrlandalı polisiye yazarı Tana French’in Dublin Cinayet Masası serisinden iki roman Türkçeye çevrildi: Ormanın Derinliklerinde Bir Şey Var (Into the Woods) ve Benzerlik (Likeness). İkisinde de aynı harika kadın dedektif başrolde: Cassie Maddox. Tana French sadece kurguya yaslanan bir polisiyeci değil, karakterlerini önemsiyor, onların düşüncelerini ve hayatlarını okuyucuya açıyor, hatta öyküyle birlikte olgunlaşmalarına ve dönüşmelerine izin veriyor. Belki de bu nedenle, sadece “Peki, sonra ne olmuş?” duygusuyla okunan polisiyelerden çok daha farklı bir tat bırakıyor. Okuyun, pişman olmayacaksınız.

ANI/BİYOGRAFİ: AİLEM VE ÖTEKİ HAYVANLAR, Gerald Durrell, Çeviren: Ayşen Anadol, Kitap Yayınevi, 2006.

Ünlü yazar Lawrence Durrell’in (İskenderiye Dörtlüsü) kardeşi Gerald Durrell, bu nefis kitapta Korfu’da geçen çocukluğunu, her biri ayrı birer karakter olan aile fertlerini ve ömür boyu bir adanmışlıkla seveceği hayvanları anlatır. “Ailem ve Öteki Hayvanlar” zor zamanlarda dönüp dönüp yeniden okuduğum cankurtaran kitaplardan biridir. İçinde bana kendimi iyi hissettirecek her şey vardır çünkü: 1) İngiliz usulü mizah duygusu, 2) aile çatışmaları, 3) Yunan adası, 4) hayvanlar, hayvanlar ve daha çok hayvanlar.

FANTEZİ: RÜZGÂRIN ADI- KRAL KATİLİ GÜNCESİ 1. GÜN, Patrick Rothfuss, Çeviren: Cihan Karamancı, İthaki Yayınları, 2011.

BİLGE ADAMIN KORKUSU- KRAL KATİLİ GÜNCESİ 2. GÜN, Patrick Rothfuss,Çeviren: Cihan Karamancı, İthaki Yayınları, 2011.

Bana bu kitabı öneren ve bir-iki haftamı çok mutlu geçirmemi sağlayan arkadaşımı da burada minnetle anarak, size fantastik hikayelerin son dönemdeki en müthiş temsilcilerinden birini takdim etmek isterim: Patrick Rothfuss. Aslında üçleme olarak düşünülmüş bu serinin ilk iki kitabını okudum: “Rüzgarın Adı” (2007) ve “Bilge Adamın Korkusu” (Mart 2011). Üçüncü kitap “Taş Kapılar”ın 2020’de yayımlanacağı söylentileri var. Bu serinin hikayesi Kvothe adlı genç bir büyücünün etrafında döner. Şaşırtıcı derecede zeki, muzip, sivridilli bir delikanlı olan Kvothe, aynı zamanda yetenekli bir müzisyendir. Unutulmaz yan karakterleriyle ve akıcı hikayesiyle, isteseniz de elinizden bırakamayacağınız bir kitaplar bunlar. Uykusuz gecelere hazırlanın derim.

ONUR ÇALI

Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Kaygımız, öfkemiz, yasımız, kederimiz yanı başımızda. Tuhaf bir şekilde fark ettim ki yazarken ya da çeviri yaparken odaklanmayı az çok becerebiliyorum da okurken kafamı toplamakta zorlanıyorum. Bu zamanlar, kitaplığımızdaki en sevdiğimiz, bizde çeşitli sebeplerle özel yeri olan kitapları yeniden okumak zamanıdır belki de. O yüzden, Refik Halid Karay müstesna, tek tek kitap ismi vermeyeceğim. T uncay Birkan’ın yayına hazırladığı, Refik Halid Karay’ın yazılarından oluşan ‘Memleket Yazıları’ dizisi 18 ciltten oluşuyor. Tavsiye itici bir şey ama Karay’ın bu yazılarını şiddetle tavsiye ediyorum. Karay’ın şahane Türkçesi, kıvrak zekâsı ve mizahı iyi gelecektir.

►MEMLEKET YAZILARI (18 Cilt), Refik Halit Karay, İnkılap Yayınları.

NURAY ÖNOĞLU

YERDENİZ (6 Kitap-Tek Cilt), Ursula K. Le Guin,Çeviren: Çiğdem Erkal İpek, Metis Yayıncılık, 2012.

Yerdeniz Serisi, fantastik edebiyatın enfes bir örneğidir. Okuması büyük keyiftir. Ayrıca bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kadınların kendi hayal ettikleri ve kurdukları dünyalardan sürgün edilişlerinin bir alegorisi (bu sözcüğü hep cümle içinde kullanmak istemişimdir) olarak da okunması mümkündür.

TAVAN ARASINDAKİ BUDA, JulieOtsukaOtsuka, Çeviren: Duygu Akın, Domingo Yayınları, 2016.

Hem muazzam büyük bir hikâyeyi kısacık bir novellaya sığdırmaktaki edebi mahareti; hatta abartayım, dehası, hem de anlatılmaya çok muhtaç, ne kadar anlatılsa az meseleleri konu ettiği için JulieOtsuka’nın bu kitabını yıllardır, hararetle, herkese öneriyorum.

TÜRKLÜK SÖZLEŞMESİ, Barış Ünlü, Dipnot Yayınları, 2018

Yurdumuzu ve işleyişini anlamak için; birinci sınıf yurttaş olmanın koşullarını öğrenmek için ve belki en önemlisi, içimizdeki ayrımcıyla yüzleşmek, içinde yüzdüğümüz deryanın biraz olsun ayırdığına varmak için çok gerekli bir okuma. Son derece anlaşılır, zihin açıcı ve nesnel. Hararetle öneriyorum.

MEZBAHA 5, Kurt Vonnegut, Çeviren:Algan Sezgintüredi, April Yayıncılık, 2015.

Savaşın nasıl korkunç, nasıl dehşet verici; savaşa gidenlerin kahraman askerler değil korkmuş oğlan çocukları olduğunu müthiş çarpıcı bir şekilde anlattığı için. Vonnegut ne anlatsa güzel anlatıyor, okuyun, göreceksiniz.

ANTONİA, WillaCather, Çeviren: İbrahim Muhammet Çelik, Kuzey Işığı Yayınevi, 2019.

Göçmenliğin nasıl zor bir iş olduğunu, her göçeni büyük bir mücadelenin beklediğini çok güzel anlattığı; her biri apayrı yollar tutan unutulmaz kadın karakterleri ve onları büyük bir sevgiyle, hayranlıkla izleyip anlatan o oğlan çocuğunu tanımak için okumak gerek. Sonra yeniden okumak arzusu duyulması da olağandır.

ÖZGE DOĞAR

Bu dönem sadece evimize değil içimize de döndük. Kabuklarımızı temizleyip güvenlik önlemlerini artırdık. Sadece ellerimizi yıkamadık, arındık da dış dünyadan.

Bir taraftan da her mecra kitap okumamızı öneriyor. Bu benim için bir ilk, içeriğin ne olduğunun dışında, sürekli kitap okumamız tekrarlanıyor. Kitap okumanın önemi mi anlaşıldı, demek istiyorum ama vurgu bu yönde ilerlemiyor. Kitap okumak boş zamanları değerlendirmek için bir aktivite ya da sıkıntılarımızdan kaçmanın yolu olarak gösteriliyor.

Bu vurgu bana çok incitici geldi. Neyse ki edebiyat tarihsel cevabını verecek, duygu ve düşünce bağını derinleştirecek ve dost kılacak dünya ile.

Bu dönemde okuduğum kitapları sizlerle paylaşıyorum, belki sizlere de yarenlik ederler.

ZEYTİN KUŞU, Zeynep Göğüş, Everest Yayınları, 2019

Doğa, kendisini anlamamızı, dilini çözmemizi isterken bir taraftan da “Beni talan etme” diye bağırıyor. Özellikle bu dönemde bu sese kulak vermemiz gerekmez mi? Zeytin Kuşu, bizlere doğayı anlatıyor ve elbette onu talan etmek isteyenlere karşı olan mücadeleyi.

EVE DÖNMENİN YOLLARI, Alejandro Zambra, Çeviren: Çiğdem Öztürk, Notos Kitap, 2013

Eve dönmenin kaç değişik yolu vardı? Üstelik tek başına… Zambra, evlerimize döndüğümüz bu dönemde bizleri; Pinochet diktatörlüğüne, 1985 yılında gerçekleşen deprem ve acı kayıplarına, anlatıcının çocukluk aşklarına da götürüyor.

ROMAN GİBİ, Daniel Pennac, Çeviren: Mustafa Kandemir, Metis Yayınları, 1997

Evlerimizde kitaplarımız bize arkadaşlık ediyor, çocuklarımıza da arkadaşlık etsin istiyoruz. Peki okumaya ve kitaplara dair neleri doğru yapıyoruz, eğitim sistemimiz, kitap okumayı besliyor mu? Pennac, kitabın pedagojik işkence malzemesine dönüştürülmesini istemezken okuyucuya da okuma haklarına ait fikirler sunuyor.

TEK İSTEDİĞİM HER İKİSİ BİRDEN, Mailey Meloy, Çeviren: Şahika Tokel, Yüz Yayınları, 2019

Duygusallığımızın yüksek olduğu bir dönemdeyiz. Uzun okumalar sinirlerimizin zayıf olduğu dönemde zor gelebilir. Bir de öykü kitabı önermek istiyorum sizlere. Meloy öykülerinde hassas ama bir o kadar da ölçülü bir dil kullanıyor. Gerçek olanı yazıyor ve cesur bir dil kullanıyor. Cesur cümlelerini belli bir sakinlikte yazması benim en çok beğendiğim yönü.

BARBARLARI BEKLERKEN, J.M. Coetzee, Çeviren: Dost Körpe, Can Yayınları, 2006

Barbarları Beklerken, hayali bir imparatorluktan yola çıkıyor. İmparatorluk, barbarların kendisine karşı ayaklanma çıkaracağından kuşkulanıp ya da bahane edip barbarlara karşı baskı ve zulüm uyguluyor. Sulh Hâkimi’nin gözünden yazılan roman aşk ve affetme duygularını irdeliyor. “Acı, sadece acıdır, o kadar…”

ERCAN Y. YILMAZ

Evden çıkamadığımız bugünlerde birçoğumuzun aklına kitap geliyorsa demek ki çok doğru bir varlıkla haşır neşir olmuşuz. Zira kitabı dost edinenler evde sıkılmadan durabilir, hapisse kimseler görmeden koğuşuna sayfalardan dostlar alabilir, zihnî firarlar yaşayabilir. Ne mutlu ki evimde güzel bir kütüphanem ve tekrar okumalarına verdiğim ayrı bir önem var. Aklım ailemde, sevdiklerimde ve dünyanın herhangi bir yerinde bu salgından müteessir insanlardayken kendimi layığıyla yeni bir kitaba açamayacağımdan daha önce sayfalarını aşındırdığım kitaplara yüzümü döndüm. Adnan Binyazar’ın bir metninde aktardığı Manganelli vecizesi, benim bu konudaki fikirlerimi pekiştirdi: “Bir yazın uygarlığı okumalardan oluşmaz, yeniden okumalardan oluşur; belki de yalın biçimde söylersek uygarlık budur.” Yeni kitaba açılmakta zorluk çekmemi kusur olarak görmediğim gibi tekrarlanan okumaları da meziyet kabul etmiyorum. Yeniden okuma için masama aldığım şu kitapları öneriyorum.

KAYIP ZAMANIN İZİNDE (7 Kitap), MarcelProust, Çeviren: Roza Hakmen, YKY

“Üzücü olan şu: Kayıp Zamanın İzinde’yi okuyabilmek için, insanların ya hasta olmaları ya da bacaklarını kırmaları gerekiyor” diyor Marcel’in küçük kardeşi Robert. Ayrıca Proust’un ölümünden sonra Mahpus, Albertine Kayıp ve Yakalanan Zaman’ı kardeşinin yayına hazırladığını da belirtmek isterim. Şimdi ayaklarımız kırılmış gibi hepimiz evlerdeyiz, dört duvar arasında. Yedi ciltlik bu yapıtı okumamın zamanıdır.

BİNBİR GECE MASALLARI (Delta Baskı, 2 Cilt), Çeviren: Âlim Şerif Onaran, YKY.

YÜZBİR GECE MASALLARI, Çeviren: Hüseyin Tüzün, İbrahim Günaydın, Ayrıntı Yayınları, 2017.

Masallardaki varlıklar gibi masalın da gizil güçleri olduğuna inanıyorum. Sağaltıcıdır. Güzelleştiricidir. Medeniyet günümüze gelene değin masallar insanı avutmuş, oyalamış, eğlendirmiş; aşkını, kavgasını ortaklaştıracak bir yoldaşı olmuştur insanın.

DECAMERON, Giovanni Boccaccio, Çeviren: Rekin Teksoy, Oğlak Yayınları, 2003.

Roman türünün başlangıcından önce yazılmış bir eser. Bugünlerimize ne kadar da benziyor. Veba salgınından kurtulmak için kendilerini karantinaya alanlar, Netflix’leri olmadığı için birbirlerine hikâye anlatarak #EvdeKal’mayı tercih etmişler.

FRANSIZ TEĞMENİN KADINI, John Fowles, Çeviren: Aslı Biçen, Ayrıntı Yayınları, 2000.

Her romanında farklı bir anlatım tekniği deneyen ‘büyücü’ kıvamındaki yazar Fowles’un tüm kitaplarını öneririm. Ama Fowles edebiyatına giriş için Fransız Teğmenin Kadını güzel bir başlangıç olacaktır.

MOLLOY, SamuelBeckett, Çeviren: Uğur Ün, Elif Gökteke, Kırmızı Kedi Yayınları, 2018.

MALONE ÖLÜYOR, SamuelBeckett, Çeviren: Uğur Ün, Murat Erşen, Kırmızı Kedi Yayınları, 2018.

ADLANDIRILAMAYAN, SamuelBeckett, Çeviren: Uğur Ün, Elif Gökteke, Kırmızı Kedi Yayınları, 2018.

Beckett’in ünlü üçlemesi. Evde kaldığımız bugünlerde kafamızın içinde oluşabilecek seslerin bir yerinden tutabilecek gürlükte, keskin bir anlatım. Favorim: Adlandırılamayan.

SİBEL ÖZ

TÜRKİYE’NİN YAKIN TARİHİNDE HAYVANLAR, Sezai Ozan Zeybek, Notabene Yayınevi, 2020.

BİTKİLERİN BİLDİKLERİ, Daniel Chamovitz, Çeviren: Gürol Koca, Metis Kitap, 2018.

İnsan merkezli bakış açısını yıkmanın, dünyaya başka bir yerden bakmanın zamanı geldi. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüsün, o büyük ve yıkılmaz sandığımız insan uygarlığını tehdit ettiği şu günlerde, dünyanın asıl sahiplerine kulak vermek hepimize iyi gelecek. Doğayla sürdürülebilir bir ilişki kurmak için, ‘Biz kimiz?’ sorusunu sormak zorundayız bugün. Covid-19 salgınından sonra sadece doğa-insan ilişkileri değil, ulus, sınırlar, adalet, eşitlik, uygarlık, kalkınma gibi kavramların tümü tartışmaya açık. Bize ait olduğunu sandığımız dünyanın sonu, evet. Ama hâlâ başka bir dünya mümkün!

YÜRÜYEN KELİMELER, EduardoGaleano, Çeviren: Bülent Kale, Sel Yayınları, 2018.

Dünyanın bilmediğimiz yerlerinde hikaye anlatıcıları vardır; derler ki, onlar hikâye anlatırken bitkiler büyümeyi bırakır, kuşlar yavrularını beslemeyi unuturlar. Yürüyen Kelimeler, Latin Amerika’nın büyülü sesi Eduardo Galeano ile Brezilyalı tahta baskı ustası Jose Francis Borges’in birlikte yarattıkları, her zaman, döne döne okunabilecek bir kitap. Bugünlerde mesellere, halk öykülerine, masallara, rüyalara kulak vermek, bilmediği patikalarda ormanın kokusunu içine çekerek yürümek isteyenler için ne güzel bir kitaptır.

UZAĞA GİDEMEM, Meral Saklıyan, Everest Yayınları, 2019.

Meral Saklıyan ilk öykü kitabı ‘Uzağa Gidemem’de, yakınlıklarımızı, birbirimize bağımlılıklarımızı sorguluyor. Kalabalık olma hallerimizin içinden bir hesaplaşma yapmadan kişisel olarak takılıp kaldığımız rutin hayat döngülerinden kurtulmanın, azıcık delirmeden gerçekleri görmenin imkânsızlığından dem vuruyor. Yazarımız, bir hekim. Yaşamla, hastane koridorlarında, ameliyat masalarında olduğu gibi, metinlerinde de cebelleşiyor. Elinde neşter ya da kalem tutarken, insanın kuytularındaki karanlıkları kesip atmak ister gibi hep. Uzaklardan gelecek bir çözüm yok onun öykülerinde, beklediğimiz o şarkı belki de boşlukta yankılanan insan seslerinden örülecek.

YOKSA SEN BENİM EN İYİ ARKADAŞIM MISIN?, Murat Saat, Dedalus Yayınevi, 2015.

TERS KULE, Murat Saat, Dedalus Yayınevi, 2018.

Murat Saat, hapishanede kaybettiğimiz bir yazar. İki muhteşem kitapla okura veda etti. İlk kitabı ‘Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım Mısın’ ne kadar dışarıya, sokaklara ve dünyaya dönük ise, ikinci kitabı ‘Ters Kule’ de o denli insanın içine, daha içine, zihninin ve benliğinin derinliklerine dönük. Murat Saat’in eserlerinde rastladığımız muazzam soyutlama yeteneği, ayrıntı zenginliği, sonsuzluk ve özgürlük arayışı, yabancılaşma, monolog ve yazarın kendi ‘içini’ karıştırırken diğer yandan okurun içini de karıştırarak inceleyip durması dikkat çekici. 90 kuşağının edebiyatında, her iki kitabı da ipi göğüsleyen eserler.

B. NİHAN EREN

►KARA KİTAP, Orhan Pamuk, YKY, 2013.

Evde olduğum bu günlerde, tam on bir yıl sonra Kara Kitap’ı yeniden okumaya başladım. Beni alıp götüren oyuncaklı yapısını bir kenara bırakırsak, aşkın bir saklambaç oyunu olduğunu en iyi anlatan roman. Yokluğu, geride büyük bir boşluğun kalışını ve birinin peşine düşüp onu ararken beraberinde pek çok şeyi bulmayı anlatışı bana heyecan veriyor. Bir de İstanbul’un sokaklarını arşınlayamadığımız bugünlerde bence harika bir İstanbul yürüyüşü. Çünkü biz de şu an şehirlerimizi kaybettik. Ve şehirlerimizi, hayatlarımızı özlüyoruz. Kitabın cümlesiyle; “Az yaşıyoruz, az görüyoruz, az biliyoruz; bari hayal edelim.”

►SÜR PULLUĞUNU ÖLÜLERİN KEMİKLERİ ÜZERİNDE, Olga Tokarczuk, Çeviren: Neşe Taluy Yüce, Timaş Yayınları, 2020.

Bu roman sahiden bir şenlik. Merkeze uzak ve boş bir köydeki karakterimiz, hayvanlarla, şiir çevirileriyle, yıldız haritalarıyla insansız bir inziva hayatı sürüyor. Tabiat, hayat ve ölüm hakkında giderek çıldıran bir anlatı kuran ve üstelik bunu baş döndürücü bir kurgu ve mizahla yapan bu romanı edebiyatın verdiği, vereceği bütün sevinçlerle birlikte okudum. Pek çok kişi gibi, olan karşısında şaşkınlığa düştüğüm, ne yapacağımı bilemediğim ve tek satır okuyamadığım bu günlerde bana yeniden okumaya dönebilmenin hazzını tek başına o verdi.

►GÖLGELER ÇEKİLDİĞİNDE, Cahide Birgül, Kafka Kitap, 2019.

Cahide Birgül’le tanışmama vesile olan bu romanın tekinsiz, muğlak havasını çok sevdim. Olan bitenin gördüklerimizden çok başka olabileceğini, kendini korumak için kör kalmanın bizi bir aldanışla başbaşa bırakabileceğini çok iyi anlatan bir roman. Hiç bitmeyen, artan bir gerilimle ve gölgeler çekildiğinde belirecek gerçeğin ne olursa olsun gözlerini kapamaya yeğ oluşunu söylemesi evde kalıp kendi içimize daha çok gömüldüğümüz bu günler için bir ışık olabilir.

►AŞKA SUSAMIŞ – YukioMişima, Çeviren: A. Volkan Erdemir, Can Yayınları, 2019.

Harekete geçmek konusunda sıkıntılı olan ve kendine ait bir yaşamı başlatabilmek için hem bir özlem duyan hem de kıpırdayamadığı ve yazgısına boyun eğdiği uzun günlerin gerilimini yaşayan Etsuko üzerinden, zaptedilemez bir tutku ve kıskançlığın romanı. Hem son derece korkak olan hem de içinde büyük bir enerji barındıran Etsuko’nun şiddete meyyale mecbur ruh halini okumayı çok sevmiştim. Bir de Uzak Doğu’nun ama özellikle Mişima’nın güzelliği anlatışı hep erişilemeyen, yalnızca hayal edilebilen, gerçekliği bile şüpheli yerlerde geziniyor. Alışık olduğumuz dünyanın dışında kalan bu uzak, belli belirsiz anlatımı izlemeyi seviyorum.

►BİR KEDİ, BİR ADAM, İKİ KADIN – J. Tanizaki, Çeviren: Sinan Ceylan, Jaguar Kitap, 2017.

İşte bir Japon daha. Kadın erkek ilişkilerindeki sevgi, nefret, tahakküm, güven meselelerinin bir kedide cisimleşmesi. Olaylara artık yön veremeyecek olmanın hezimetinin tehdit ve intikam duygusuyla iki kadın arasında çift yönlü bir trafiğe dönüşmesi olarak kısaca özetleyebilirim. Tanizaki’nin insan ilişkilerinin karmaşık yapısını, beklenmedik bir bakışın bile ötekinde neye dönüşebileceğini bütün ayrıntılarıyla ve büyük bir sakinlikle anlatabilmesi gerçekten hayranlık verici. Onun Anahtar romanını da aynı beğeniyle okumuştum.

Son Haberler

İlgili Haberler