8.7 C
Almanya
Cumartesi, Nisan 20, 2024

Kaç Türk bir Ströbele eder?

 ŞİNASİ DİKMEN

Ströbele’yi Kreuzberg dışındaki Türk-Almanlar tanır mı? Tanımıyanlar için yazalım:

Ströbele geçmişinde teröristlerin avukatlığını yapmış inatçı birisi. Avukatlığını yaptığı insanları cezalardan kurtaramamış. Yani avukat olarak başarısız. Başarısız birinin milletvekili olması, onu seçenlere ne getirir, seçmenleri ona güvenirler mi? Partisi, yani Yeşiller, yani şu yabancılar hakkındaki her boku yabancılardan iyi bildiğini iddia eden parti. Yeşillerin başındaki Fischer ve etrafındakiler Ströbele’yi pek sevmediler. Adam inatçının birisiydi ve inandığı her şeyi sonuna kadar savunuyordu. Yeşiller partisi hakkında ve özellikle Fischer hakkında böyle bir şey söylenemez. Barış için Belgrad’ın bombalanmasını Fischer onaylamıştı. Yani barış için bomba….

Neyse bu inatçı Ströbele Kreuzberg‘de hiç bir yeşil milletvekilinin yapamadığını yaptı, direkt Alman parlamentosuna secildi ve hem de kaç kez. Ama sonunda Ströbele de yaşlandı, amca oldu, sonra dede oldu ve sonra da emekli oldu. Yani bana benzedi.

Şimdi onun yerine Kreuzberg’ten seçilmek icin uğraşan 4 Türkkökenli var. Yani bir Ströbele, 4 Türkkökenli eder. Ya da 4 çeyrek Türkkökenli bir tam Ströbele yapar.

Matematik olarak dediklerim doğru, ama seçimlerin yasalarına aykırı bir formül. Politikada 4 çeyrekten bir tam olmuyor. Bu çeyrekler kendi başlarına muhakkak ki değerli bireyler. Ama Ströbele değiller, Şimdilik….

Aslında Ströbele de özellikle yabancı kökenli milletvekillerin üstlendikleri sorunlarla ilgilenmişti. Nedense yabancı kökenli Almanlar sanki yabancılık sorunlarından başka şeylerle duyguları yaratıyorlar şeçimlerde.

Almanya‘daki her partinin-demokrat- kendi Türk’ü var. SPD‘nin Özoğuz’u, Yeşillerin Cem Özdemir’i, CDU’nun Cemile’si… Uyum politikası mı? Hemen onu gösteriyorlar. Yabancıların suç işleme oranları mı? Hemen onlar söz alıyorlar. Yabancı kadınların sorunları mı? Hemen bizimkiler. Ha bu arada Cem’in hakkını yememek gerekir. O kendini en iyi “Schwablaşmış Türk” olarak sattı başta. İlk yıllarında Bundestag‘ın bile Türkiye danışmanlığını yapıyordu nerdeyse ve Türkçesi çok azdı.

Mesele bir Alman milletvekilinin görevi. Hangi kökenden gelirse gelsin, dedesinin bildiği dilde konuşmak, dedesinin köyünü tanımak değil. Alman kökenli Alman milletvekilleri istiyorlar belki de yabancı kökenli Almanlardan bu „background“.

Benim anlayamadığım bir şey var, bu özellikle Türkiye asıllı milletvekillerinde. Neden bu milletvekilleri örneğin Bundestag’ın savunma komisyonunda çalışmıyorlar.  Ya da maliye ya da dış ticaret komisyonlarında ya da diğerlerinde yer almıyorlar… Ama illa “yabancılar sorumluluğu”nu üstleniyorlar. Nerdeyse yabancı sorunlarından fazla “yabancı sorunlarından sorumlu yabancı kökenli” milletvekili var.

Serdar Somuncu, çok kaliteli, saldırgan, anlattıklarının arkasında duran, sahnede çok kuvvetli bir meslektaş, yani kabare sanatçısı. Ama milletvekilliğine soyunmuş. Yani cephe değiştirmiş. İkinci Günter Grass olmasın. Rahmetli, mekanı cennet olası Grass, SPD’den çıkmış-girmiş-çıkmış-girmiş-çıkmış-girmiş-çıkmıştı. Hiç bir sanatçı, politikanın kendi koşullarını kavrayacak kadar art düşünceli değildir. Sanatçı kendi doğrusunu söylemek zorunda, yoksa kimse inanmaz ona sahnede. Politikacı kendisini seçenlerin beğeneceği doğruları yaratmak zorunda. Bunlara kendisinin inanması şart değil. Ama onu seçenleri inandırması gerekir. Sanatçının dediğine de seyircinin güvenmesi, inanması gerekir. Ama seyirci, sanatçıdan kitlelerin beklediğini vermesini beklemez. Aksine, seyirciyi uyandıracak, kızdıracak, güldürecek yeni şeyleri söylemek zorunda.

Ben hayatımda maalesef hiç kazanan bir partiyi seçemedim. Benim seçtiklerim mi kazanamadı yoksa kazanamıyacaklarını hissettiğim partileri mi seçtim? Bilmiyorum. Ama benim favorim yok bu seçimlerde. Çünkü Almanya‘da yaşayan bir Türk vatandaşıyım. Demokrat bir insanım. Her ülkede azınlıktakilerin haklarını savundum.

Faşizan parti-ler girmesin Bundestag’a.

Sevgiler.

Son Haberler

İlgili Haberler