6.7 C
Almanya
Cuma, Mart 29, 2024

Hiç eskimeyen yazar: SABAHATTİN ALİ

Ölümünün üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen son yıllarda Çok Satan Kitaplar Listesi’ne demir atan Sabahattin Ali’nin hayatı, Gazeteci-Yazar Osman Balcıgil tarafından ‘Yeşil Mürekkep’ adıyla romanlaştırıldı.

YEŞİM PÜTGÜL

Sabahattin Ali, 41 yıllık hayatına nesilden nesile miras kalacak eşsiz eserler sığdırmayı başarmış vatansever bir aydın. Sadece son üç yıldır Çok Satan Kitaplar Listesi’nin ilk onuncu sırasından hiç inmeyen ‘Kürk Mantolu Madonna’ değil, ‘Mapushane Türküsü (Aldırma Gönül)’, ‘Dağlar’, ‘Leylim Ley’ gibi çoğu şarkı yapılan birbirinden güzel şiirlerin de yazarı. Nitekim bu durum, yazarlarımızı da harekete geçirmiş gibi görülüyor. Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın hayatını anlattığı ‘Ela Gözlü Pars Celile’ romanıyla tanınan Osman Balcıgil, bu kez, edebiyatımıza birbirinden değerli ve halen severek okunan öyküler, romanlar, şiirler armağan eden Sabahattin Ali’nin hayatını romanlaştırdı. Gelin önce bu kitaba bir göz atalım:

Yeşil Mürekkep, Osman Balcıgil

Hayat kısa, miras büyük!

Sabahattin Ali, yazılarıyla dayatmalara karşı çıktığı için çareyi yurtdışına kaçmakta arayan, ancak Bulgaristan’a ulaşmasını sağlayacak olan kaçakçı (ya da istihbarat ajanı) tarafından öldürülen ve ölümünün üzerindeki sır perdesi kalkmayan bir edebiyatçı. Osman Balcıgil, eserlerini yeşil mürekkepli bir dolma kalemle yazdığı için Sabahattin Ali’nin romanına bu ismi vermiş. Kitapta, Sabahattin Ali’nin yazarlığa başlama hikâyesi, hapishane günleri, öğretmenlik yaptığı yıllar, aşkları ve yaşadığı zorluklar anlatılıyor. Ayrıca 1940’lar Türkiye’sinin ve o dönemde yazım mücadelesi veren yazarlar ordusunun profili de ustalıkla ortaya konuluyor.

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

Tutkunun en güzel anlatımı

Kürk Mantolu Madonna’nın yeniden keşfedilmesi, son üç yıldır Çok Satan Kitaplar Listesi’nin ilk onundaki yerini koruması kimilerine şaşırtıcı gelebilir. İlk baskısı 1943 yılında yapılan kitabın özelliği, Sabahattin Ali’nin bir kadınla bir erkek arasında yaşanabilecek tutkuyu en naif, en yalın ve zarif biçimde anlatması. Kitabın konusu şöyle: “Raif Efendi, hep başkalarının belirlediği biçimde yaşamış ve dış dünyaya uyum sağlayamamış biri. Öğrenci olarak gittiği Berlin’de, bir sanatçının otoportresini görür ve adeta âşık olur. Hemen her gün galeriye gider, saatlerce tabloyu izler. Bu ritüel, bir kadının yanına gelmesiyle bozulur. Bu kadın, tablonun sahibi sanatçıdır. Aşk bu kez farklı bir biçim alır. Ancak kendine güvensiz bir adamla dominant bir kadının aşkı pek kolay değildir.” Bu arada bir de not: Yapımcılar kolları sıvadı, yakında Kürk Mantolu Madonna’yla beyazperdede karşılaşırsak şaşırmayın.

Anadolu’nun Gözyaşları, Yaşar Yılmaz

Bu topraklardan çıktı, ama hangi müzede?

“Anadolu’nun Gözyaşları”, çoğu 1830 – 1922 yılları arasında, Anadolu’da çıkartılmış; kimi izinle, kimi kaçırılarak yurt dışına götürülmüş; günümüzde Avrupa ve ABD’deki müzelerde sergilenen tarihi eserlerimizin, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı envanteri. Yaşar Yılmaz, “Yurtdışında kaç tarihi eserimiz var; yurtdışına götürülmüş eserlerimize ilişkin bir çalışma var mı?” sorularına yanıt ararken başladığı araştırma sonucunda bu eserlerin peşine düşmüş. Amatör bir araştırmacı tutkusuyla çıktığı bu yolda üç yıl boyunca 10’dan fazla ülkede, 50’yi aşkın müzede araştırma yapmış; Hitit, Likya, Urartu, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı’nın ürettiği, sayıları on binlerle ifade edilebilecek tarihi eserleri saptamış. Götürülen eserler bir müzeyi dolduracak kadar çok ki bazı ülkelerde sırf bu eserler için müze kurulmuş. Avusturya’daki Ephesos, Almanya’da Pergamon müzeleri gibi.

Son Haberler

İlgili Haberler