8.9 C
Almanya
Perşembe, Mart 28, 2024

Artık başka bir Almanya var

Almanya’da yeni dönem… “Almanya İçin Alternatif” adıyla kurulan aşırı sağ parti 3’ncü büyük güç olarak, “sisteme alternatif” olma iddiasını sürdürüyor. Sosyal demokratlar da muhalefete geçip, AfD‘nin “ana muhalefet partisi” olmasını önlemek istiyorlar.

 GÜRSEL KÖKSAL

Almanya’da gerçekleştirilen genel seçimde, aşırı sağcı protest partisi AfD (Almanya İçin Alternatif), son kamuoyu yoklamalarında öngörülen oy oranlarını fazlasıyla aşarak 3’ncü büyük siyasal güç haline gelmesiyle, yeni bir döneme geçildi. Uzun yıllar sonra yeniden açıkça ırkçılık, yabancı düşmanlığı yapan, Hitler dönemine övgüler düzenlerin yer aldığı bir parti ülkenin en büyük yasama organında, büyük bir grup olarak yer alacak. Son yıllarda büyük bir hızla ülkedeki aşırı sağcı, yabancı düşmanı, ırkçı eğilimleri çatısı altında toplayan bir partiye dönüşen AfD, Almanya‘nın doğusundaki bazı seçim bölgelerinde oy patlaması yaparak birinci oldu.

Barajı aşıp Federal Meclis’e giren diğer partilerin temsilcileri AfD’nin seçmenleriyle, yönetici ve temsilcilerini aynı görmediklerini vurgulayarak, bu partinin siyasal gündemi belirmesine izin vermeyeceklerini açıkladılar. AfD’nin seçim kampanyasını yürüten isimleri, seçimin ardından gerçekleştirilen değerlendirmelerde bir yandan kendilerine yönelik „ırkçılık“ değerlendirmelerine karşı çıkarken, diğer yandan da demogojik ve saldırgan tutumlarını sürdürerek, son dönemde parti yönetimine egemen olan aşırı sağ çizginin süreceğini gösterdiler.

AfD yönetimine egemen olan bu tavıra, parti içinden de tepki var. AfD’nin Eşgenel Başkanı Frauke Petry, Federal Meclis’teki parti grubuna üye olmayacağını açıkladı. Petry’nin çıkışı, AfD’de halen taşların yerine oturmadığını gösteriyor. Ancak, bu nedenle partinin güç kaybetmesi ve bölünmesi beklenmiyor.

HÜKÜMET PARTİLERİ TOPLAM YÜZDE 14 OY KAYBETTİ

Angela Merkel liderliğindeki koalisyon hükümetini oluşturan partiler ise toplam % 14 oy kaybıyla, büyük gerileme gösterdiler. Hıristiyan demokrat kardeş partiler CDU ve CSU’nun toplam oyu, önceki seçime göre % 8,7 oranında gerileyerek, % 33’ün altında kaldı. Bu onların 1949’dan bu yana aldıkları en düşük oy oranı. Sosyal demokratlar da % 5.5‘lük bir düşüşle % 20.4’e kadar gerileyerek, şimdiye kadarki en kötü seçim sonucunu aldılar. Her iki parti, yaşadıkları hezimete rağmen, yine Federal Meclis içindeki birinci ve ikinci gücü oluşturuyorlar.

SPD’YE SORUMSUZLUK SUÇLAMASI

Federal Meclis’in (Bundestag) yeni aritmetiği, mevcut koalisyonun sürdürülmesine olanak sağlıyor. Ancak önce SPD Genel Başkanı Martin Schulz, daha sonra parti adına açıklamalarda bulunan diğer yöneticiler, kesinlikle Merkel’le yeni bir koalisyon hükümeti kurmayacaklarını duyurdular. Seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere gerçekleştirilen televizyon oturumlarına katılan SPD’liler, kendilerine yönelik „sorumluluk almaktan kaçıyorsunuz“ suçlamalarını kabul etmediler. Bazıları muhalefete geçme kararını partinin oylarındaki büyük gerilemeye dayandırıp, yeniden toparlanmak üzere geri çekilmenin gerekli olduğunu savunurken, bazıları da aşırı sağcı bir partinin „ana muhalefet“ fonksiyonunu üstlenmesine izin verilmemesi gerektiğini, bunun için tek çözümün de SPD’nin bu görevi üstlenmesi olduğuna dikkat çekiyorlar.

Barajları aşıp Federal Meclis’e giren partilerin sayısı 6’ya çıktı. 2013’teki seçimlerde % 5 barajının altında kalan ve böylece Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana ilk kez meclis dışında kalan liberaller, dünkü seçimde oy patlaması yaparak geri döndüler, % 10.7 oy oranıyla 4’ncü parti oldular.

Meclis’e giren diğer partiler Yeşiller ve Sol Parti. Cem Özdemir’in liderliğindeki Yeşiller, oylarını küçük bir oranda (% 0,6) artırarak, % 9’la Meclis’teki en küçük parti oldu. Sol Parti, küçük bir farkla yine Yeşillerin önüne geçti. Seçime katılım oranı ise % 75’te kaldı.

KOALİSYON SEÇENEKLERİ

Federal Meclis’teki dağılıma göre Merkel’in yeni hükümeti kurabilmesi için önünde iki seçenek var. Bunlardan birincisi SPD’yle büyük koalisyonun devamı. Ancak SPD lideri Schulz, seçimden sonra yaptığı „bu akşamdan itibaren CDU-CSU’yla işbirliği sona ermiştir“ açıklamasıyla bu yolun kesin olarak kapattı, daha sonra katıldığı televizyon açık oturumunda Merkel ve diğer partilerin temsilcilerinin önünde bu kararını defalarca tekrarladı.

Bu durumda Merkel’in tek seçeneği kalıyor. Hıristiyan demokratların, liberaller ve Yeşiller’le ortaklığa gitmesi. „Jamaika koalisyonu“ olarak isimlendirilen bu işbirliği için hem FDP‘nin, hem de Yeşiller‘in, ilk bakışta birbiriyle uzlaşmaz görülen programlarından, özellikle çevre koruma alanında, karşılıklı ödünler vermesi gerekiyor. Aynı şekilde CDU’nun küçük kardeşi CSU’nun sığınmacılar ve göçmenlere ilişkin politikasıyla Yeşillerin bu konudaki yaklaşımı arasındaki farklılıklar da sözkonusu işbirliği için çözülmesi gereken düğümlerden. Başta FDP ve Yeşiller olmak üzere, sözkonusu ortaklığın önde gelenleri isimleri seçimden sonra yaptıkları açıklamalarda da, karşılıklı suçlamalardan kaçınan bir dil kullanmaya özen gösterip, Almanya’da uzun yıllardır gündemde olan ve bazı eyaletlerde hayata geçirilen „Jamaika koalisyonu“na yeşil ışık yaktılar. Bu durumda 2008 yılından bu yana Yeşiller partisinin eş genel başkanlığını yürüten Cem Özdemir’in yeni hükümette bir bakanlık üstlenmesi bekleniyor.

TÜRKİYE KÖKENLİ KADINLAR YİNE ÖNDE

Kesin olmayan seçim sonuçlarına göre önümüzdeki dönem Federal Meclis’te, 3 partiden 14 milletvekili yer alacak (Şu anda 11 milletvekili var). En fazla milletvekili yine SPD’den (6). Onu 5 milletvekiliyle Yeşiller, 3 milletvekiliyle de Sol Parti takip ediyor.

İlk belirlemelere göre seçilen Türkiye kökenli milletvekilleri şöyle: SPD’den Aydan Özoğuz, Metin Hakverdi, Mahmut Özdemir, Cansel Kızıltepe, Gülistan Yüksel, Elvan Korkmaz, Yeşiller’den Canan Bayram, Cem Özdemir, Ekin Deligöz, Filiz Polat, Danyal Bayaz, Sol Parti’den Sevim Dağdelen, Gökay Akbulut ve Evrim Sommer.

Kaybedenler arasında seçim öncesi analizlerinde şansı yüksek görülen CDU Milletvekili Cemile Yusuf seçilemedi. Geçen dönem Federal Meclis’e giren ve bu seçime de hem eyalet listesinden, hem de direkt aday olarak giren Özcan Mutlu da dışarda kaldı.

„Küçük İstanbul“u içine alan seçim bölgesinin galibi Yeşiller partisinin adayı Canan Bayram oldu. Bayram, aralarında Türkiye kökenli 3 adayın da yer aldığı rakiplerini geride bırakarak doğrudan seçildi ve uzun yıllar adı bu seçim bölgesiyle bütünleşen Christian Ströbele’nin mirasını üstlenmiş oldu.

Federal Hükümet’in Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz da Hamburg’dan direkt seçildi. Metin Hakverdi (Hamburg) ve Mahmut Özdemir (Duisburg) de direkt Federal Meclis’e giriyorlar. Hakverdi ve Özdemir, 2013 seçimlerini de direkt kazanmışlardı.

Yeşiller partisinin oylarındaki artış Baden Württenberg eyalet listesinin 12’nci sırasındaki Dr. Danyal Bayaz’ın seçilmesini sağlarken, Sol Parti’nin Berlin’deki adaylarından Evrim Sommer de listedeki yeri sayesinde seçilerek Federal Milletvekili oldu. SPD’nin büyük oranda oy kaybetmesi nedeniyle Kuzey Ren Vesfalya eyalet listesinin 18’nci sırasındaki Dr. Nezahat Baradari Federal Meclis’e giremedi.

AFD, DOĞU’DA SOL PARTİ’Yİ GEÇTİ

2013 seçimlerinde küçük bir farkla % 5’lik oy barajının altında kalan AfD, dün çoğu diğer partilerin hayal kırıklığına uğramış taraftarlarından oluşan 5,9 milyon kişinin oyunu alarak büyük bir zafer kazandı. Analizlere göre bunların yaklaşık 1 milyonu daha önce CDU ve CSU’ya oy veren seçmenler. Yaklaşık 900 bin seçmenin de SPD ve Sol Parti’den vazgeçip, bu partiyi tercih ettiği tahmin ediliyor. Daha önceki seçimlere katılmayan kesimden en fazla oy parti de AfD. 1,2 milyon kişinin bu durumda.

AfD’nin seçim kampanyasını yürüten liste başı adaylarından Alexander Gauland ile partinin aşırı sağcı eş başkanlarından Jörg Meuthen’in seçimle ilgili değerlendirmeleri ve önümüze döneme ilişkin mesajları, sadece demokrat kesimlerde değil, zayıf da olsa parti içinde tepkilere yol açtı. Uzun süredir partiye egemen olan aşırı sağcı yöneticileri eleştiren, kendisi de onlar tarafından izole edilen diğer Eşgenel Başkanı Frauke Petry, Federal Meclis’teki parti grubuna girmeyeceğini açıklayarak, partide küçük bir depreme yol açtı. Bir dönem partinin parlak isimleri arasında yer alan Petry’nin bu tavrının parti içinde ve tabanında ciddi bir ayrılığa yol açması beklenmiyor. AfD’de benzer altüst oluşlar daha önce de yaşanmış, başta kurucu Genel Başkan Bernd Lucke olmak üzere bir çok ılımlı isim ayrılarak, ayrı bir parti kurmuşlardı. Ancak aradan geçen süre içinde AfD daha da güçlenerek, Almanya’nın 16 eyaletinin parlamentosunda grup kurabilecek bir parti haline geldi. Petry’nin çıkışının da AfD’nin aşırı sağcı bir parti olarak yükselişini önlemesi beklenmiyor.

Diğer partilerin temsilcilerin çoğunluğu ise AfD’nin seçmenleriyle, „aşırı sağcı“ tanımladıkları yöneticileri ve temsicileri aynı görmemek gerektiğini vurgulayıp, bu partiye oy veren yüzbinlerce seçmenin endişelerini ciddiye alıp, çözümler üreterek önümüzdeki seçimlerde geri kazanmayı hedeflediklerini dile getiriyorlar.

Gürsel Köksal

BARAJIN ALTINDA KALAN PARTİLER

Seçimlere katılan diğer 36 partinin aldığı oyların toplamı ancak % 5’i buluyor. Komünistlerden, hümanistlere, hayvan hakları savunucularından AKP taraftarına, çoğu sağ eğilimli bu partilerin başında % 1 oyla (463 bin seçmen) „Hür Seçmenler“ adı altında faaliyet gösteren hareket geliyor.

Ondan sonra tanınmış kabare sanatçısı Serdar Somuncu’nun liste başı adayı olduğu „Die Partei“ partisi geliyor. Sisteme muhalefetlerini mizah ağırlıklı politik çalışmalarıyla sürdüren ve liste başına koydukları Somuncu’yu „Kançler“ adayı (Şansölye Adayı) olarak gösteren „Die Partei“ın oy oranı da % 1’e çok yakın (Toplam 453 bin oy).

Sadece Kuzey Ren Vestfalya’da seçime giren AKP’ye yakın partilerden AD-D‘nin (Alman Demokratlar Birliği) aldığı oylar ise 41 bin 178’i buldu (% 0.09). Alman vatandaşı Türkler tarafından kurulmuş olan AD-D birkaç ay önce aynı yerdeki eyalet meclisi seçiminde 12 bin 688 oy almıştı. Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Alman seçimlerine yönelik çağrılarıyla seçime giren AD-D‘nin kısa süre içinde oylarını 3 kat artırmayı başardığını gösteriyor.

 

Merkel, Kohl’ün rekorunu kırabilir mi?

Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 8’nci şansölyesi (federal başbakan) Angela Merkel, 4’ncü kez bu görevi üstleniyor. İlk kez 2005’teki seçimlerin ardından bu göreve getirilen Merkel, ilk 4 yıl sosyal demokratlarla, daha sonra 4 yıl liberallerle ve son 4 yıl tekrar sosyal demokratlarla hükümet ortaklığına gitti. Seçim sonuçlarına göre önümüzdeki 4 yıl için kurulacak hükümetin başında da Merkel olacak. Merkel, bu dönemi hükümetin başı olarak tamamlayabilirse, 16 yıl kesintisiz şansölyelik yapan Helmut Kohl’ün bu alandaki rekoruna ortak olabilecek. Ancak özellikle sığınmacılar konusunda kendi tabanından ağır eleştiriler alan Merkel’in bu dönem bitmeden görevden ayrılma olasılığı konuşuluyor. 16 yıllık başbakanlık döneminin ardından, tekrar aynı göreve aday olup, 1998’deki seçimde ağır bir yenilgi alan Kohl’ün durumunu hatırlatan siyasal gözlemciler, iyi bir stratejist olduğunu kanıtlayan Merkel’in aynı hatayı tekrarlamayacağını savunuyorlar.

Federal Almanya’nın şimdiye kadarki şansölyeleri şöyle:

  1. Konrad Adenauer (CDU / 1949-63)
  2. Ludwig Erhard (CDU / 1963-66)
  3. Kurt Kiesinger (CDU / 1966-69)
  4. Willy Brandt (SPD / 1969-74)
  5. Helmut Schmidt (SPD / 1974-82)
  6. Helmut Kohl (CDU / 1982-98)
  7. Gerhard Schröder (SPD / 1998-2005)
  8. Angela Merkel (CDU / 2005’ten buyana

Son Haberler

İlgili Haberler