5.1 C
Almanya
Cuma, Nisan 19, 2024

Ünlü şair Yılmaz Odabaşı: Şiir araç

Ünlü şair Yılmaz Odabaşı, Frankfurt’ta Alevi Kültür Merkezi, Halkevi ve Demokratik İşçi Dernekleri’nin birlikte düzenlediği okuma akşamına katıldı. Frankfurt Alevi Kültür Merkezi salonunda şiirlerinden tadımlık bölümler paylaşan, ardından da kitaplarını imzalayan Odabaşı, ülkenin durumuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Şiirin yaşamın içinde bir araç olduğunu vurgulayan Odabaşı, ülkenin son derece tatsız, tedirgin edici süreçten geçtiğini belirterek, “Hepimizin kaygıları, duyguları ortak. Demokrat, vicdanı olan insanların sindirildiği, bir çok dostumuzun çok kötü koşullarda cezaevlerinde yaşadığı, sınırötesi operasyonlarla sivil halkın göçe ve katliama mecbur kaldığı bu lanet süreci kınıyorum. Şiirlerinde söylediğim gibi “andolsun ki hiçbir toprak daha kutsal değildir, insandan.” “Boşuna çırpınma gökyüzü, yurdun kadar ağlayamazsın” dediğim gibidir. Bu büyük trajedi karşısında hep küçülüyoruz. Organize olamıyoruz, bir araya gelemiyoruz. Büyük bir dayanışma içinde olmalıyız” dedi.

Annesi dövüle dövüle öldürülen bir adam olarak…

Kendisinin sadece şiir, edebiyat adına okurların huzuruna çıkmadığını ifade eden Yılmaz Odabaşı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şiir yaşamın içinde bir araçtır. Biz şairler için yazarken bir amaç olabilir. Fakat hayat pratiğinde insanları, unuttukları içtenliklerle yüzleştirmek için bir araçtır. İnsan kalbine zerafet, duyarlılık kazandırmak için, unuttuğumuz içtenliklerle yüzleşmemiz için, bir araya gelmemiz için, duygularımızı, öfkemizi kışkırtıp ayağa kalkabilmek için bir araçtır. Bizim dünyada varlığımız şiir yazmak, edebiyat yapmakla sınırlı olmasa gerek. Biz her türlü insan hakları ihlali karşı da mücadele etmeliyiz. Her türlü canlının, doğanın korunması için; ötekileştirmeye, mezhepçiliğe karşı mücadele etmeliyiz. Herkesin hakkı, ifade, ibadet özgürlüğü bu ülkede muhalefet olduk. Bu konuda alnımız ak. Hepinize karşı vicdan borcumu, 4,5 yıl hapis yatarak, bugüne kadar yaklaşık 30 dosya kapatarak, iki kitabı toplatılmış bir adam olarak, en az yirmi defa elektrik şoklarıyla çarmıha gerilmiş bir adam olarak, annesi 45 yaşında dövüle dövüle öldürülmüş, annesi şiddet mağduru bir adam olarak, feodal bir aşiret içinde egemen kültüre, kan davasına direnmiş, öldürülmek istenmiş biri olarak mazlumların, yalnızların yanında bir hayatın bizi daha insanlaştıracağına, vicdanlarımızı rahatlatacağına inanmış biri olduğumu bunları sorumluluk saydığımı ifade etmek isterim.”

Şiirleri kırk gözeden çıkar gibi

Yılmaz Odabaşı’nın şiirlerinde yaşamın içinden damıtılmışlık olduğunu vurgulayan Nihat Kemal Ateş de ünlü şairi şu sözlerle tanıttı: “Yazdıkları lirik, epik şiirler. Her şiir kitabı, bir öncekinin devamı izlenimi verir. Bir gözeden değil, kırk gözeden çıkıp büyük bir damar gibi akar şiirleri. Kimileyin hızla alır viraj alır, şiir dbsi yükselir; nehir yatağı genişler. Kimleyin deli dolu akan şiirlerdir. Bu şekilde akarken hercai menekşelerin tekdüze evrenine sığmaz olur. Kendi deyimiyle “esmer yüreklilerine karşı sorumluluk duygusuyla ideolojik önlemlerine estetik bir yetkinlik katar”. Sıradan insanların, sıradan olmayan isyanına, başkaldırılarına tanıklık eder. Kendi tarihinin öznesi olmuş mertlik, yiğitlikleri, baş eğmezlikleri görüp içselleştirir. Adını koyar: “Dağları güzelleştiren onlar, onları güzelleştiren dağlardır”

Son Haberler

İlgili Haberler