-1.1 C
Almanya
Çarşamba, Nisan 24, 2024

Son/suz demler! Kenan Çığır

Kenan ÇIĞIR

Kendi duyacağından bir tık yüksek sesle şarkıyı mırıldanıyordu. İngilizcesi çok iyi değil, sesi çevre kirliliğine göz kırpıyordu.

Tamer abiyle göz göze geldik. “Dinleyelim oğlum aşk bu!” der gibi göz kırptı, sustuk…

Şarkı bitmiş, gözleri nemlenmiş, kafasını kaldırmış bize bakıyordu. Benden yaş olarak bir hayli büyük olduğu için gerçek duygularımdan uzaklaşıp; “ne güzeldi abi ağzına sağlık” dedim.

Tamer abi bir bana bir ona baktı. Kafasını sallayıp önce beni “he Kenan he! ver gazı” diye azarladı. Sonra aşk çocuğuna! dönüp:

“Oğlum ağzındaki takma dişlerle kızın yaşı aynı lan!”

Bomba patlamıştı…

“Manyak mısın sen? Otuz yaşındaki kıza aşık olduğunu sanıp bir de ulu orta aşk şarkıları mı söylüyorsun? Rezil mi edeceksin kendini?”

İşte şimdi kavga çıkar demiştim ki… Rıza abi başını önüne eğdi. Şarkı söyler gibi, mahçup mahçup mırıldandı.

“Önce o bana aşık oldu!” “Ne diyeyim ki ben sana? Gez, toz, o bet sesinle şarkı söyle, şiir yaz, otur üstüne aha bunun gibi bir de roman yaz! Pazara git, denize gir, balık tut… aşk ne oğlum? Yetmiş yaşındasın, kıçında beyaz olmayan tek kıl kalmamış, ne vereceksin o genç kadına?”

“Aşk Gözlüğü” mucidi Tamer abi söylüyordu bunları… şaşkınlığım çok uzun sürmedi.

“Tamer abi iyi misin sen?” diye çimkirdim! ve sustum, sustuk… Nice zaman sonra konuşan yine Tamer abi oldu:

“Korkumdan konuştum öyle. Üzülmenden, acı çekmenden, hüppedenek kalpten gitmenden korktum Rıza. Yarım asırlık dostumsun, senin mutlu olmanı istemez miyim? Ama bu kız çok genç be oğlum! Yine de sen mutlu olacağına inanıyorsan… öyle olsun! Yanındayım be Rıza!”

Tatlıya bağlanmıştı dostluk, tatlıya bağlanmıştı yaşanacak günler ya iki laf da ben etmezsem eksik kalırdım.

“Tekellere karşıyım ben abiler; aşk gençlerin tekelinde, sararmış defterlerdeki kurutulmuş kır çiçekleri mahsun!

Şehitlik! fakir fukaranın tekelinde, yıkık dökük hayatlar labirentte debeleniyor!

Siyaset, politika, hırsızlık ve arsızlık bir avuç şeref yoksununun tekelinde, vicdan can çekişiyor.

Güzellik, yakışıklılık, bilgelik, zekilik, cesaret, zenginlik, gösteriş… tüm insanların tekelinde de: Sevgi, rüzgarlarda neden sahipsiz sürükleniyor?

Otuz yaşında bir kadını sevmek ayıp değil Rıza abi; kuşu, böceği, çiçeği, insanı sevmiyorsan yirmi yaşında olsan kaç yazar?”

Tamer abinin kaşları çatılınca mecburen sustum!

“İlla siyasete dokunduracaksın be Kenan. Kalk üç tane kahve söyle. Aşk çocuğunun ki tuzlu olsun!”

Üçümüz de gülümserken; Rıza abi o mahçup yüzünü yerden kaldırıp yine şarkı söyler gibi Orson Welles’den fısıldadı:

“In time, when your young days are over Zamanla, senin gençlik günlerin geçerken

There’ll be someone sharing their time with you Zamanlarını seninle paylaşan birileri olacak…”

Aşk bu… söyletiyordu!

Son Haberler

İlgili Haberler